Vandalizm, “tahripçilik” anlamına gelen bir terimdir ve kökeni 4. ve 5. yüzyıllara dayanmaktadır. Vandalizm, Doğu Almanya kökenli Vandallar tarafından 4. ve 5. yüzyıl Avrupa’sında Batı Avrupa’yı istila edip çevrelerine verdiği zararlarla ün kazanmış ve MS. 45 yılında Roma’yı yağmalamalarıyla tanınmıştır.
Genel olarak, vandalizm, kamu veya özel mülklere zarar vermek, anlamsız yıkıma sebep olmak ve saldırgan davranışlar sergilemek olarak tanımlanır. Bu tür davranışlarda bulunan kişilere “vandal” denir. Vandalizm terimi, sosyal bilimlerde ilk kez Fransız yazar Abbê Grêgorie tarafından 1794’te Paris’te düzenlenen bir toplantıda kullanılmıştır. Zamanla, vandalizm terimi bireylerin tarihi eserlere zarar vermesi ve onları tahrip etmesi anlamında da kullanılmıştır.
Günümüzde, vandalizm geçmişteki anlamıyla paralellik göstermekte ve kamusal alanlara müdahale, tahribat ve yıkım, hukuki sorunlara ve suçlara dönüşmektedir. Vandalizmin boyutları sadece fiziksel zarar vermekle sınırlı değildir; aynı zamanda kirletme, boyama, kazıma gibi eylemleri içerebilir. Grafiti, hip-hop müziği, dövme veya piercing gibi sanatsal ifadeler de vandalizmin tartışmalı alanlarından biridir.
Yapılan araştırmalar, vandalizmin genellikle çevresel koşullardan etkilendiğini göstermiştir. Bu bağlamda, çevresel koşulların bireyin eğilimlerini etkileyerek baş kaldırma eğilimine yol açabileceği belirtilmiştir. Bu başkaldırı ve değiştirme çabalarının bireyin yaşadığı mekanla başladığı ve düzensizlik ile tasarımın bireyin mutluluğu açısından önemli olduğu vurgulanmıştır. Dolayısıyla, vandalizmin kökeninde zararlı faaliyetler olmadığı, aksine birey için faydalı olabilecek bir dizi faaliyet olduğu ifade edilmiş ve bu tahribatın kontrol altına alınabileceği öne sürülmüştür.